10 Mayıs 2017 Çarşamba

Holiganlar Tribüncü müdür ?

Holigan'ın sözlük anlamı : özellikle futbolda fanatizmi besleyen ve çevreye zarar vermeye eğilimli taraftar, serseri, hayta dır. Ancak bunla kalmayıp hayattaki anlamını da anlatıcam. Genelde karşılık olarak "futbol teröristi" deyimi kullanılır. Çünkü holiganlar takımlarına fazla bi sevgi beslemezler. Onlar sadece şiddet , hırsızlık , cinayet gibi şeyler isterler. Taraftarlık boyutunu abartmış, tutkuyu, zarar vermek, şiddet uygulamak, acı çektirmek, perişan etmek gibi kurallara taşımış genellikle ırkçı kişilerdir. Ultralar da kavga eder çatışır fakat onların bazı kriterleri vardır. Misal kadın, çocuk ve yaşlılara saldırmazlar ve birinin saldırmasına da izin vermezler. Tek başına veya iki üç kişilik gruplara sayıca çok fazlalarsa saldırmazlar. Ancak holiganlar kadın, erkek, yaşlı, çocuk, dil, din, ırk, meslek ayrımı yapmazsızın herkese saldırırlar. Tek başına olman onlar için sorun değil veya kendini koruyabilmen. Holigan denince akla gelen ilk ülke yine İngiltere'dir. En çok zarar gören ülke ve bu görüşün yayılmasını sağlayan ülke de kendisidir...

Gerçek Tribüncüler Kimdir ? (Casuals)

Casual Kültürü Nedir?
Casual İngilizcede “günlük” demek ve spor giyim için kullanılır. Gençlerin akimi “Casuals” da doğal olarak İngiltere’ de doğmuş. Hemde İngiliz holiganlarin tüm Avrupa’ da terör estirdiği ve gittikleri her yerde korku saldıkları zamanlarda. Holiganlara ve onların mensup olduğu “Firm” dediğimiz gruplara karşı o donemde İngiliz polisi ve hükümeti tam anlamıyla savaş açıyor. Holiganizmi ve getirdiği kotu imajı silmek için kanunlar ve çeşitli yaptırımlar uygulanıyor. Taraftarlar için bu zor donemde, sevdiği takımın herhangi bir ürününü üstünde taşıdıklarında, polisle karşı karşıya geldikleri zamanda, değişim başlıyor. Takim formaları, kaşkoller yerini daha günlük hayatta giyilen ve marka elbiselere bırakıyor. Çünkü böyle bir giyim tarzı polisin pek dikkatini çekmiyor. Casual döneminin başlangıcı olarak 1977 yılı kabul ediyor. O sene Liverpool ilk Şampiyonlar Kupasını kazanıyor ve takim taraftarları Avrupa’ dan unlu marka giyimler ve ayakkabılarla donuyorlar. Tabi çoğunu parayla almayıp, çeşitli mağazalardan çalıyorlar. O donem Avrupa’ da polis, İngiliz holiganlara kendi ülkelerindeki karşı gelemiyor, çünkü böyle şeylere hazır değiller. Bundan yararlanan taraftarlar da mağazaları yağmalayıp, istediklerini alıp ülkelerine geri dönüyorlar. Holiganlarin üzerinde görülen en önemli markalar “Lacoste”, “Sergio Tacchini” ve “Adidas”, zira onlar hala İngiltere’ de o donem o kadar yaygın değiller. Ve tabi bunda hem ülkenin daha muhafazakar yapısı, hem de bu markaların yüksek fiyatları etken.“Casual” kelimesi yıllar geçtikçe, adeta holiganla es anlama gelmeye başlıyor. Ve bölgelere göre casual’ ler kendilerine isimler veriyorlar. Liverpool’ da kendilerine “scallies” diyorlar. Kelime “scallywag – ise yaramaz” dan geliyor. Manchester’ da Casual’ lar kendilerine “perries” diyorlar, “Fred Perry” giyim markasından çıkarak.
Spor giyim markalarından ise daha çok “Lacoste”, “Sergio Tacchini”, “FILA”, “Slazenger”, “Adidas”, “Kappa” ve “Diadora” tercih ediliyor.
Herkesin favorisi haline gelen ise bir İtalyan markası – “Stone Island”. Montlarının kollarının üstünde kumpas olan bu marka gittikçe taraftarların resmi urunu haline gelmeye başlıyor. Diğer “resmi” ürünlerde İngiliz “Aquascutum” ve “Burberry” markalı ayakkabılar, kareli gömlekler, sallar ve şapkalar.
Tüm bu isimlere daha fazlaları da eklenebilir, mesela “Lyle & Scott”, “Paul & Shark”, “Berghaus”, “Paul Smith”, “Lois”, “Pringle of Scotland”, “Ralph Lauren”, “One True Saxon”, “Ben Sherman”, “Henry Lloyd”, “Hackett”, “Barbour”, “Emporio Armani”, “Lambretta”, “Prada”, “The Duffer of St. George”. Tüm bu markaların ürünlerini taşımıyorsan eğer “Timberland” veya “Kickers” ayakkabı giymelisin.“Firm” lar arasındaki kavga artık kim kimden daha güçlü veya kim daha güçlü tezahürat yapmaktan çıkıp, kim daha iyi giyiniyorsaya doğru da gidiyor. Casual kültürü politikayla bağlı değil. Çoğu casual’ lar, değişik takımları tutsalar bile, ayni politik görüşleri de paylaşıyor. Değişik müzik stillerinin pesinden giderler – ska, dub, indie rock, rave, new rave, madchester, punk, post punk, brit pop vs. Işte bu casual kültürü sayesinde bu değişik müzik türlerinin Fan’ları ayni çatı altında buluşuyor.
Peki bu bir moda mı? Hem hayır, hem evet. Casual kültürü taraftarlar arasındaki yarışı başka bir platforma taşıdı – kim daha iyi giyiniyor, kim daha pahali markalarin urunlerini tasiyor. Rakip taraftar grubuna, bakin biz hem daha güçlüyüz, hem daha iyi görünüyoruz demek için yaratılmış bir akındır casual kültürü.Tabi yıllar geçtikçe olaylar daha farklı yerlere taşınıyor. Git gide marka elbise giyenler, holigan olabilirler tehlikesiyle polisin dikkatini çekmeye başlıyor. Buna uç bir örnek, 1995 yılı, Belçika polisi Brugge – Chelsea maçi öncesi, bir çok Chelsea’ li taraftarı “Stone Island” markasını üzerlerinde taşıdıkları için sinir dişi ediyor.
Tabi bu yaratılan imaj’ dan markalar da memnun değiller. Ingiliz “Lonsdale” markası mesela, Holiganlar’ dan biraz daha kendini soyutlamak için daha açik renklere yöneliyor – pembe, kırmızı, turuncu vs. Ayni şeyi “Stone Island” da yaptı, logolarının büyüklüğünü küçültüp, daha az görünür hale getirerek. Ancak neticede ismim çıkacağına, canim çıksın derecesine gelinmiş durumda. Markalar ne kadar değişiklikler deneseler de, isimleri artık herkes tarafından futbol’ la ve holiganizm ile bağdaştırılıyor.
Sinema da bu konuyu işlemekte geç kalmadı ve “Green Street Hooligans”, “Football Factory”, “It’s a Casual Life” gibi filmler casual kültürünü daha yayginlaştırıp, daha fazla taraftarı kendine çekti.

Gerçek Tribüncüler Kimdir?(Ultras)

Ultras'ın sözlük anlamı endüstriyel futbola karşı olan taraftarların oluşturduğu, Avrupa ve Güney Amerika'da yaygın olarak bulunan taraftar gruplarıdır. Ultras yabancı bir sözcük olduğu için sonundaki "s" çoğul anlam için kullanılır , yani Türkçesi "Ultralar" dır. Ultras kavramı ilk olarak 1960'larda italya'da görülmeye başladı. Özellikle bu dönemlerde kale arkası tribün fiyatlarındaki düşüşler bunda etkili olmuştur. Ultras kavramının ve her Ultra grubunun aynı düşüncede olduğu konular vardır.

-Maçta skor ne olursa olsun 90dk destek verilecek.
-Kesinlikle oturulmayacak hatta oturan seyirciler tüm Ultra gruplar tarafından hoş karşılanmaz.
-Modern futbola sonuna kadar karşı olmak.(Stadların koltuklu olması,maçların pazar günü öğleden sonra oynanması yerine cuma,cumartesi ve pazartesi oynanmaları,bilet fiyatları vs.)
-Takımındaki oyuncularından skordan önce mücadele etmelerini istemeleri.Hangi ülke olursa olsun Ultra'lar her zaman takımı için ölümüne oynayan oyuncuları daha çok sever.

Genelde kulüple sorunları vardır çünkü kulüp yönetici ve başkanların çoğu bu tür taraftar gruplarını sadece kavga eden, sorun çıkaran kişiler olarak görürler. Benim yorumum ise herkes geçicidir.Kulüp başkanı,üyeleri,futbolcular,teknik heyet vs sadece taraftar kalıcıdır. O yüzden LIBERTA'PER GLI ULTRAS!!!

Tribün Kültürü

Tribün kültürü çok kitap okuyarak veya çok gezerek kazanılan bir kültür değildir.Tribün kültürünün bu özelliği diğer kültürlerden ayıran en büyük özelliğidir . Stad da o atmosferi yaşamak da  gerekir.Nerede ne yapılacağını bilmektir. Tezahürat bilmek ve hikayesini düşünmek bir tribüncü özelliğinde en başta gelmektedir. Duruşu bile farklıdır tribün kültürüne sahip insanın. Kendine güvenlidir hem tribündeyken hem de sivil hayatındayken... Nasıl kazanılır bu kültür diye sorulabilir... Baban daha 7 yaşındayken elinden tutup maça götürdüyse, orta okuldayken deplasmana gitmene izin verdiyse içine işlemiştir bu kültür... Tanımışsındır tribündeki insanları artık. İsmini bilmezsin ama her gördüğün yerde selamlaşırsın... Golden sonra bir bakmışsın ki hiç tanımadığın insanlarla kucak kucağasındır...Birbirine sarılmış omuz omuza takımına deste veriyosundur...Hastalıktır tribün kültürünü kazandıktan sonra maçlar artık. Deplasmanları beklersin işlerini ona göre ayarlarsın...Sevgiliye restini çekersin...Takımına sahip çıkar her ortamda korursun.. Tribün hayatının bir parçasıdır ... Bunu yaşamayanlar anlayamazlar... Tribün mafya gibidir,girdiğin zaman çıkamazsın. Tribün sadece futbolda değil her branşta olur.Salon oyunları,havuz müsabakaları,basketbol,voleybol... Hiç fark etmez. Sen artık takımının olduğu her şeye sevdalanmışsındır. Sen artık takımının saha da +1 kişiyle oynamasını sağlıyosundur.